Tarihçi yazdı! Bir zamanlar biz de tsunami yaşadık
Bir zamanlar biz de tsunami yaşadık
tarihçi
Bugün 10 Eylül. Tam olarak 514 yıllar önce b Bugün İstanbul’da çok ama çok büyük bir meydan yaşandı. 1509 Büyük İstanbul Depremi’nde 1070 bina yıkılmış, iddialara göre İstanbul’da 13 bine yakın insan hayatını kaybetmiş, 10 bine yakın depremzede de yaralanmıştı. Büyük felaketin bir diğer özelliği de bu topraklarda bilinen ilk felaket olmasıydı.
İnsanlar felakete “Küçük Kıyamet” adını verdi
Verdiği ağır hasar nedeniyle bu depreme halk arasında “Kıyamet-i Suğra” adı verildi. “Küçük Kıyamet”, 1999 yılındaki 7,4 büyüklüğündeki Armara Depremi’nden sonra, Marmara Bölgesi’nde son 500 yılın en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçti. Bir başka araştırmaya göre ise bu felaket, Doğu Akdeniz’de 1000 yılından sonra yaşanan en büyük deprem oldu. Sarsıntı, bugün dünyanın ve Türkiye’nin en aktif fay sınırlarından biri olarak kabul edilen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda meydana geldi.
Deprem 10 Eylül 1509 sabah saat 4’te meydana geldi. İnsanlar ne olduğunu anlayamadan bütün şehir yerle bir oldu. Dönemin görgü tanıklarından derlenen kayıtlara göre deprem 50 saniye sürdü. Depremin merkez üssü Adalar segmentiydi. Çağdaş zamanlarda yapılan hesaplamalara göre 1509 depreminde Çınarcık Havzası’ndan İzmit Körfezi’ne kadar 70 kilometrelik bir fay hattı kopmuştu.
En büyük yıkımın İstanbul’da görüldüğü depremin etkisi çevre illerde de yıkıma neden oldu. Topkapı Sarayı’na Yunanistan sınırları içindeki Dimetoka’da bile hasar raporu gönderildi. Hatta aynı dönemde Kahire’de bulunan tarihçi Muhammed İbn İyas da kroniğinde 1509 depreminin Memlük Devleti’nde de hissedildiğine dair satırlara yer vermiştir.
Yatsı namazına kalkan II. Bayezid depremden sağ kurtuldu
Depremde Sultan II. Beyazıt’ın ikametgahı olan Topkapı Sarayı büyük hasar görmezken, depremde padişahın yatak odasının tavanı çöktü. Dine olan bağlılığından dolayı halk arasında “Veli Sultan” olarak anılmıştır. Beyazid, depremden kısa bir süre önce tesadüfen yatsı namazı için odadan çıktığı için yaralanmamıştı. II. Bayezid, Gülhane bahçesine kurulan çadırda on gün kaldı. Bu arada depremde Osmanlı hanedanından bazı kişilerin öldüğü de söylentiler arasındaydı. Depremin ardından artçı sarsıntılar 45 gün boyunca devam etti ve insanlar iki ay boyunca evlerine dönemediler.
Haliç’te tsunami
Depremin faturası büyük oldu
Depremin can kaybı ve yaralanmaların yanı sıra maddi etkisi de oldukça ağır oldu. Surlar, hamamlar, kuleler, medreseler, sütunlar, dükkanlar ve meskenler yıkılırken, birçok bina ve tarihi eser de ağır hasar gördü. Şehirdeki 80.000 binanın 1070’i tamamen yıkıldı. 109 cami yıkıldı, ayakta kalanların çoğunun minareleri de hasar gördü. Eğrikapı’dan Yedikule’ye kadar olan surlardaki burçlardan 49’u yıkılmış veya yıkılmıştır. Bu arada Hıristiyanların “İsa Kapısı” adını verdiği ve 1900 yıl boyunca ayakta kalan kapı da yıkıldı.
O dönemde şehrin en büyük iki camisinden biri olan Fatih Camii ve inşaatı yeni tamamlanan Beyazıt Camii de ağır hasar gördü. Fatih Camii’ndeki dört büyük fil ayağı sütununda çatlaklar oluşurken, caminin hem sağ hem de sol tarafındaki demir kirişler eğildi, ana kubbenin yarısı çöktü. Bayezid Camii’nin imareti, ana kubbesi, mahzeni ve minaresi yıkıldı. Ayasofya’nın İstanbul’un fethinden sonra inşa edilen minaresi de yıkıldı. Caminin içindeki Bizans mozaiklerini kaplamak için kullanılan sıvanın düşmesiyle İsa, havarileri ve Meryem’in freskleri ortaya çıktı. Avrupa yakasındaki Rumeli Hisarı, Anadolu yakasındaki Anadolu Hisarı, Yoros Kalesi ve Kız Kulesi de hasar gören yapılar arasında yer aldı. Burgazada ve Heybeliada’daki Kurtarıcı İsa Kilisesi ile Aya Prodromou Rum Ortodoks Kiliselerinin kubbeleri çöktü. Şehzadebaşı yakınında bulunan ve şehre su sağlayan Bozdoğan Su Kemeri hasar gördü.
Tarihimizin ilk deprem yönetmeliği yayınlandı
Sultan II. Beyazıt, depremin ardından hızla Divan-ı Hümayun’u toplayarak alınacak tedbirleri tartıştı. Afetin etkilerini azaltmak için birbiri ardına kararlar alındı. Padişah, depremin ardından inşaat, bakım ve onarım işleri için Anadolu’dan 37 bin personel, Rumeli’den 29 bin personel ve 3000 usta görevlendirdi. Ayrıca her yirmi evden bir kişi işçi olarak çalıştırılıyor ve hane başına 22 kuruşluk “geçici vergi” toplanıyordu.
Tüm çalışmalar baş mimar Mimar Hayreddin’in gözetiminde gerçekleştirildi. Süreçte çıkarılan bir fermanla doldurulan yerlere yapı yasağı getirildi ve başkentte inşa edilecek tüm binaların ahşap karkas malzemelerden yapılması emredildi. II. Bayezid’in çıkardığı bu ferman, aynı zamanda Anadolu’da yapı tipi ve kullanılacak yapı malzemelerine ilişkin kurallar getiren ilk yasal düzenleme olarak da kabul edilir.